Kafkaslarda jeopolitik fay hatları son günlerde yeniden hareketleniyor.
İki yıl önce İkinci Karabağ Savaşı sona ermiş ve Azerbaycan kesin bir zafer ilan etmişti. Savaşı durduran ateşkes mukavelesi 10 Kasım 2020 tarihinde Moskova’da imzalandıktan sonra Bakü ile Erivan arasında barışma süreci de resmen başlamıştı. Üçlü mukaveledeki birçok madde uygulanmasına rağmen bazı maddeler hayata geçirilemedi. En önemlisi, aradan iki yıl geçse de taraflar arasında Nihai Barış Antlaşması imzalanamadı.
Azerbaycan ve Ermenistan liderleri hem Rusya hem de Batı planları uyarınca birçok defa bir araya geldi. Moskova, Soçi ile Brüksel, Prag görüşmeleri yapıldı. Ancak sınırların belirlenmesi, toprak bütünlüğü ve bölgedeki iletişim ile iktisadi hatların açılması gibi konularda anlaşmazlıklar çözülemedi. Öyle ki taraflar arasında gerilimin yeniden tırmanması bu yılın Nisan ve Eylül aylarında sıcak çatışmalara yol açtı.
Öte yandan, Kafkaslarda Rusya ve ABD arasındaki jeopolitik güç mücadelesi tekrar ısındı. Nitekim Ermeni lobisine yakın olan Demokratların politikası ve özelinde Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin kışkırtıcı Erivan ziyareti dikkat çekti. Paşinyan’ın Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden ayrılmayı isteyip Batı ile entegrasyona ağırlık verdiği bir dönemde, Rus-Ermeni ilişkileri stres testinden geçti. Dahası, Fransa Ermeni yanlısı pozisyonunu artırarak çatışmaları provoke etti. Ayrıca iç karışıklıkla boğuşmasına rağmen İran’ın son günlerde Azerbaycan karşıtı tutumuna hız vermesi Ermeni tarafını cesaretlendirdi.
Süreç yakından incelendiğinde, Ermenistan içerisindeki iktidar mücadelesi ve dış faktörler nedeniyle Erivan hükümetinin barış anlaşmasından kaçındığı gözlemlenmektedir. Ukrayna krizi baş gösterince Rusya’nın dikkatini batısına odaklamasını fırsat bilen Erivan yönetimi, ateşkes mukavelesinin bazı hükümlerini askıya almıştır. Mukaveleye aykırı olarak Karabağ’daki Ermeni silahlı birlikleri tamamen tasfiye edilmemiş ve Laçin’e yeni yol yapılmasına karşın Zengezur koridoru açılmamıştır. Bu durum mukavelenin diğer maddelerini belirsiz bırakabilir. Rusya Ermenistan’a anlaşmaya tam olarak uyması için yeterince baskı uygulamamıştır.
Bu şartlar altında, Ermenistan’ın Batı ile Rusya arasındaki ikircikli oyunu ve Paşinyan’ın zaman kazanmaya çalışması göz ardı edilmemelidir. Zira Zengezur isminin mukavele metninde geçmemesini bahane gösteren ve Gümrükleri yine mukaveleye aykırı olarak kendi denetimi altına almak isteyen Erivan, bundan sonra da uzlaşmaz tutumunu sürdürecektir. Bölgenin iktisadi gelişimine katkı sunacak olan Zengezur koridorunun açılmaması sonuçta Ermenistan’ı da olumsuz etkileyecek ve Türkiye ile normalleşmesine engel olacaktır. Nihai Barış Antlaşması’nın imzalanması ve Karabağ’ın Azerbaycan’ın iç meselesi olarak kabul edilmesi ise Azerbaycan için vazgeçilmez olarak kabul edilmeye devam edecektir. Güney-Kuzey ve Doğu-Batı projeleri arasında taşımacılık ve ticaret üssü olan Azerbaycan’ın önemi önümüzdeki dönemde uluslararası kamuoyu tarafından daha net anlaşılacaktır.
İçinde çok fazla denklemi barındıran Güney Kafkaslarda gelişmelerin ne yönde ilerleyeceği 2023 senesinde netlik kazanacaktır. Barış, büyük güç rekabetine, bir başka deyişle ABD’nin bölgeye girmek istemesi ve Rusya’nın bölgeden çıkmak istememesi ikilemine kurban edilmemelidir. Gelecekte iki yol gözükmektedir: Birincisi büyük aktörlerin eskiye yani 2020 öncesine geri dönmesidir. Bu bölgenin istikrarı açısından olumsuzdur.
İkincisi ise her aktörün tam iki yıl önce ortaya çıkan yeni gerçekliği kabulüdür. Bu hem bölgenin istikrarı hem de sonrasında yaşanacak ekonomik refah için zorunludur. Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu muhakkaktır. Son olarak şurası kesindir ki, koşullar ve konumlar ne olursa olsun Türkiye, meşru mücadelesinde Azerbaycan’ın her daim yanında olacaktır.