24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Federasyonu (RF) ordusu “Donbas Operasyonu” adı altında Ukrayna topraklarına askeri harekat başlattı. Bu harekatı farklı uzmanlar ‘özel operasyon’, ‘işgal’, ‘işgal girişimi’, ‘savaş’ diye değerlendirdiler. Devletler bu tabirleri kullanırken siyasi, ekonomik dengeleri gözeterek kullansa da, uluslararası hukuk açısından bu askeri harekatı ilk önce Rusya’nın işgal girişimi, sonra Rusya-Ukrayna savaşı diye değerlendirmek mümkün çünkü çatışmalar sadece Donbas ile sınırlı kalmayarak neredeyse Ukrayna’nın her tarafına yayılmaya başladı. Ek olarak, Ukrayna ordusunun da karşılık vermesi ile çatışma artık savaşa dönüştü. Rusya resmen savaş ilan etmeyerek uluslararası hukukta suçlu olmak istememiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası olan savaşların büyük çoğunluğunda başta ABD olmakla devletler direkt savaş ilan etmemiş ve askeri harekatlarını BM prensiplerine uygun göstermeye çalışmıştır.
Rusya-Ukrayna savaşı yeni tarz bir Soğuk Savaş’ı beraberinde getirmektedir. Büyük Batı şirketlerinin önemli kısmının RF topraklarından ayrılmaya başlaması bize Soğuk Savaş dönemi görsellerini hatırlatmaktadır. Genel anlamda bakarsak Rusya’yı cezalandırmak için ekonomik anlamda ambargo uygulayan ABD öncülüğünde Batı dünyası gelecekte sıkıntılar yaşayabilir. RF’ye yapılan ambargoların kısa vadede Rusya’ya eksi yönde büyük etkileri olmakla beraber orta ve uzun vadede özellikle Rusya’nın enerjisine ihtiyaç duyan Almanya başta olmakla Avrupa ülkelerini zor günler beklemektedir. Rusya’nın sadece 7 küçük bankasının SWIFT’den atılması özellikle Avrupa ülkelerinin ABD ile bu konuda farklı düşündüğünü göstermektedir. Ek olarak, RF’nin 650 milyar dolar rezerve sahip olması, Çin Halk Cumhuriyeti ile stratejik ortaklığı ve Çin’in kurduğu Cross-border Interbank Payment System (CIPS) sistemi, çok kutupluluğa giden dünyada orta ve uzun vadede önem kazanabilir.
Batı dünyası ambargo işlemini yalnızca Rusya devletine değil tamamen başka bir düzeye taşıyarak Rus halkının sosyal alanlarına da yaymaya başladı. Batı’da eğitim alan Rus öğrencilerinin okullardan atılmasına, Rus edebiyatının önemli isimlerinin eserlerinin yasaklanmasına, sosyal medyada Rus kanallarının ve Rus blog yayıncılarının yasaklanmasına kadar devam etti. Batı böyle tavır sergileyerek kısa vadede RF Devlet Başkanı Putin’i zor duruma sokmayı hedeflese de, orta ve uzun vadede Rusya’nın güçlenmesine sebep olabilir. RF’yi Çarlık Rusya ve SSCB gibi büyük bir güç yapma hedefleri belirleyen Putin, bunu RF’nin varlığı ve kendisi için kullanabilir.
RF ile Ukrayna arasındaki savaşın bitmesinde en makul yol Ukrayna’nın tarafsız statüde, NATO ve Rusya arasında bir tampon devlet olarak mevcudiyetini devam ettirmesi olacaktır. Başta ABD, Batı’nın Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtması ağır sonuçlar yaratabilir. Nitekim ABD’nin bir dönem Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger 2014 yılında Ukrayna meselesinin çözümü için Ukrayna’nın tarafsız statüde olması gerektiğini savunmaktadır. (https://www.washingtonpost.com/opinions/henry-kissinger-to-settle-the-ukraine-crisis-start-at-the-end/2014/03/05/46dad868-a496-11e3-8466-d34c451760b9_story.html). Aynı şekilde Neo-realizmin en önemli isimlerinden ABD’li Siyaset Bilimci John Mearsheimer da 2015 yılında bir konuşmasında Ukrayna’nın tarafsız statüde kalmasının altını çizmektedir (https://www.youtube.com/watch?v=JrMiSQAGOS4). Ukrayna’nın Rusya Federasyonu’nun güvenliği için önemini bir dönem ABD’de Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Zbigniew Brzezinski (Büyük Satranç Tahtası eserinde), ünlü gazeteci Tim Marshall da (Coğrafya Mahkumları eserinde) ifade etmektedir. ABD’de Joe Biden’ın iktidara gelmesi ile RF’yi kuşatma ve Çin ile mücadele hedefi ABD’yi büyük resimde zorlayacaktır. ABD her ne kadar son olaylar ile NATO’nun varlığını Avrupa’da tahkim etse de, AB ülkeleri arasında RF ile ilişkileri bozmak istemeyen ve RF ile önemli ilişkileri bulunan devletler bulunmaktadır. Her ne kadar Çin Tayvan meselesi sebebiyle RF’ye resmen destek vermese de Pekin, Rusya’yı yalnız bırakmayacaktır. Soğuk Savaş döneminde ABD’nin Çin’i yanına alarak SSCB’yi mağlup ettiğini bilen Çin, gelecekte olası Çin’e karşı ABD-RF yakınlaşmasını da kabul etmek istememektedir.
Son olarak, Türkiye Cumhuriyeti bu ana kadar Batı ile Doğu arasında denge politikasını çok önemli çerçevede yürütmüştür. Her iki ülke ile iyi ilişkiler olan ve özellikle RF ile stratejik alanlarda işbirliğine sahip Türkiye olası ABD/NATO kışkırtmalarına karşı mutlak çerçevede uymamalı ve aktif tarafsızlık politikasını devam ettirmelidir. 10 Mart 2022 tarihinde Antalya Diplomasi Forumu kapsamında gerçekleşen Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye’nin arabulucu olması önemli bir anlam taşımaktadır. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Kazakistan’ın şimdiki Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile irtibat halinde ilerlemesi çok önemlidir. Çünkü bu devletler yıllardır Rusya ve Batı arasında denge politikasını başarılı şekilde yürütmektedirler. Türkiye’nin arabuluculuğunun devamı uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin prestijini artıracaktır.