ATA Platform
No Result
View All Result
  • ANALİZLER
  • ATA HAKKINDA
  • ATA KURUL
  • ATA TOPLANTILAR
  • İLETİŞİM
  • ENG
ATA Platform

SIRADA ‘IT-EXIT’ Mİ VAR?

by Barış HASAN
2 Nisan 2020
in ANALİZ
8 min read
0 0
0
SIRADA ‘IT-EXIT’ Mİ VAR?

İtalya’nın eski başbakanı ve şu anki muhalefet lideri Matteo Salvini 27 Mart tarihinde bir tvit attı ve şunları söyledi: “Avrupa Birliği (AB), Birlik olmaktan çok uzak. Birlikten ziyade, yılanlar ve çakallar mağarası. Önce virüsü yeneceğiz, sonra dönüp AB’yi düşüneceğiz. Gerekirse teşekkür etmeden ayrılacağız”. Bu, büyük olasılıkla korona pandemisinin İtalya’da yaratmış olduğu dramatik durumdan kaynaklanan, popüler bir siyasetçinin söyleminde ifadesini bulmuş olan duygusal bir tepki. Fakat, bu aynı zamanda ölümcül pandemiye karşı ortak bir eylem geliştirme konusunda gerekli olan AB üyesi devletler arasındaki dayanışmanın bir türlü oluşturulamaması sonucu ortaya çıkan derin hayal kırıklığına yönelik bir siyasi tepki olarak da değerlendirilmeli. Salvini’nin tepkisi, salt AB üyelerinin pandemiye karşı alınan önlemlerle ilgili göstermiş oldukları bencilliklere yönelik sıradan duygusal bir tepki olarak görülemez. Bu çıkış, daha ziyade, Brexit’in ardından AB’nin dağılış zincirinin ikinci halkasına işaret eden bir politik tavrı ifade ediyor olabilir.

Brexit aslında Avrupa entegrasyonu illüzyonuna karşı güçlü bir meydan okuma idi. Birçok Batılı siyasi analist Brexit’in gerçekleşebileceğine inanmadı. Hatta, Brexit gerçekleşirse Britanya’yı bir ekonomik felaketin beklediğine dair yorumlar bile yapıldı. Ancak yine de, muhafazakar başbakan Boris Johnson’ın siyasi öncülüğünde Brexit gerçekleşti. Bu noktada kritik bir soru ortaya çıkıyor: Boris Johnson, Brexit sürecini Britanya halkının çoğunluğundan gelen talebi görerek bir zorlama ile mi yönetti? Yoksa, ‘Britanya Müesses Nizamı’ AB’nin olası dağılışını öngörerek bunun ortaya çıkaracağı siyasi ve iktisadi meydan okumalardan korunabilmek amacıyla Britanya’nın AB zincirinden kurtulmasını mı sağladı? Bu soruya verilecek cevap şu anki korona krizi ve İtalya’nın umutsuz durumu ile doğrudan ilişkili.

Korona salgını Çin’de ilk ortaya çıktığında hiç kimse bunun bir pandemiye dönüşeceğini, Avrupa entegrasyonuna bir meydan okuma oluşturacağını ve İtalya’da dramatik bir biçimde kaybedilen hayatlar vasıtasıyla AB’nin dağılışına bir yol açacağını düşünemezdi. Birçok analist İtalya’nın halkını bu pandemiden koruyamaması ile ilgili farklı argümanlar geliştirdi. Kimisi durumu İtalyan sağlık hizmetlerinin yetersizliğine bağladı; kimisi İtalyan devletindeki organizasyon bozukluklarına dikkat çekti; bazıları ise İtalyan halkının sıkı karantina kurallarına uymadığını gerekçe göstererek işi İtalyanların sorumsuzluğuna bağladı. Ancak, İtalya’nın şu anda bireylerin sorumsuzluklarından ziyade yapısal sorunların ürettiği bir kriz ile yüz yüze bulunduğunun altını çizmekte fayda var. Daha açıkça ifade etmek gerekirse, İtalya an itibariyle, yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olan ve aslında sinsice AB’nin dağılışını da hazırlamakta olan Avrupa’daki neo-liberal uygulamaların yarattığı dramatik sonuçları tecrübe ediyor. Daha da ilginci, 20. yüzyılın son çeyreğinde AB’yi inşa etmiş olan neo-liberalizm fenomeni şimdi bir nevi bumerang etkisi ile İtalya üzerinden AB’yi yıkıma sürüklüyor.

AB’nin kuyusunu kazmakta olan bu bumerang etkisini açıklamak için iki temel neden ileri sürülebilir. Birincisi, Avrupa toplumlarındaki 50 yıllık bu neo-liberalleşme sosyal koruyucu olarak devlet ile sosyal faydalanıcı olarak vatandaşın arasını ciddi biçimde açtı. İkincisi ise, devlet, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında güçlenmeye başlayan finansal çıkar grupları tarafından yıkıma uğratıldı ve sonunda devlet otoritesi kapitalist iktisadi yapının farklı aktörleri ile yer değiştirdi. Bu iki olgu dikkatli bir şekilde analiz edilmeden İtalya’da şu anda vuku bulmakta olan ölümcül gelişmelerin altında yatan ve aynı zamanda Avrupa’nın yaklaşmakta olan dağılışı ile de doğrudan ilgili olan sebepler anlaşılamaz.

Birçok siyasi analistin, Çin sağlık otoritelerinin salgını durdurma konusundaki başarılarının arkasındaki nedenleri basite indirgeyerek Çin devletinin totaliter karakterine bağlama eğiliminde olduğu görülüyor. Halbuki böyle bir argüman tek başına, Çin’in korona salgını ile mücadeledeki başarısını açıklamada yetersiz kalır. Örneğin, Batılı liberal rejimler ile karşılaştırıldığında İran devletinin de totaliler devlet modeli altında kategorize edilmesi mümkündür. Fakat bakıldığı zaman, İran’ın, en azından şu an itibariyle, salgını durdurma konusunda başarılı olamadığı görülmektedir. Salgın tehlikeli boyutlara ulaşmasına ve her gün yüzlerce insanın ölümüne sebep olmasına rağmen İran’da hala binlerce insanın devlet tarafından konulan sıkı kurallara riayet etmediklerini ve kalabalık cenaze törenlerinde bir araya geldiklerini görmek mümkün. Diğer taraftan, ‘totaliter İran’ ile karşılaştırma yapılabilmesi açısından, liberal devlet modeli altında kategorize edilen ve kapitalist Batı dünyasına ait toplumlar olarak görülen Güney Kore ve Japonya örneklerine bakıldığında ise halklarını korona pandemisinin zararlarından korumayı gözle görülür bir biçimde başarmış iki ülke ile karşılaşılıyor. Bu noktada şu soruları sormalıyız: Korona salgınına karşı yürütülen toplumsal seferberliğin başarısı devlet otoritesinin karakteri ile mi ilgilidir? Yada, toplumsal seferberliğin başarısı, güçlü ve gelenekselleşmiş bir güven ilişkisi üzerine inşa edilmiş olan devlet ile vatandaş arasındaki temel içsel bağlantının ne oranda güçlü olduğu ile mi ilgilidir? İkincisi İtalya’daki dramatik durumu anlamak için daha açıklayıcı görünüyor. Liberal-totaliter devlet tartışmasından ayrı olarak, Uzak Doğu ülkelerinin salgını kontrol altına alma konusundaki başarılarının altında yatan nedenleri güçlü devlet geleneği ile vatandaşların devlet tarafından konulan kurallara sadakatle uymalarında aramak gerekir. Bu güçlü içsel bağlantı aynı zamanda devlet ile vatandaş arasında zedelenmesi zor bir güven ilişkisini de içerir ki, Uzak Doğu’daki korona salgını sürecinde de görüldüğü üzere, işte bu güven ilişkisi kriz durumlarında toplumu koruyacak kamusal sistemin sorunsuz bir şekilde iyi işlemesini sağlamaktadır. Daha açık bir ifadeyle, devlet ile vatandaş arasındaki içsel bağlantının ürettiği güçlü güven ilişkisi var olduğu sürece, korona gibi bir salgının yaratabileceği kriz durumlarında, sosyal koruyucu olarak devlet kuralları koyar ve sağlık hizmetlerini sunar, sosyal faydalanıcı olarak vatandaş da devlet otoritesine sadakat göstererek hızlı bir şekilde sağlık hizmetlerinden faydalanır. Bu basit denklem İtalya’da işlemedi. Peki neden? Çünkü, Avrupa’nın bireyciliği yücelten ve bireyciliğin karşısında devleti şeytanlaştıran neo-liberalleşme deneyimi işte yukarıda sözü edilen vatandaş ile devlet arasındaki bu güven ilişkisini yıkmıştır. Bununla da kalmamış, devlet ile vatandaş arasında derin bir uçurum yaratmış ve yıllar içinde devlet aygıtının öneminin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu özellikle İtalya örneğinde geçerlidir. Ayrıca, Avrupa’daki neo-liberalleşme kriz dönemlerini yönetebilmek için hayati önemde olan devletin yapısını aşındırmış ve devleti bugünkü sıradışı pandemi koşulları altında toplumu organize edebilme yetisinden mahrum bırakmıştır.

Daha da önemlisi, Avrupa’daki neo-liberalleşme devlet yapılarını çürütürken, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok sektördeki özelleştirme politikalarının sonucunda, devlet otoritesinin yerine neo-liberal iktisadi modelin temel aktörleri olan büyük şirketleri ve finansal çıkar gruplarını ikame etti. Başka bir deyişle, özellikle İtalya örneğinde ve İspanya gibi diğer pek çok AB üyesi ülkede görülebileceği üzere, iktisadi çıkar grupları vatandaşın bedelini ödemesi karşılığında yeni tip bir sosyal koruyucuya, vatandaş da bedelini ödeyebildiği ölçüde yeni tip bir sosyal faydalanıcıya dönüştü. Fakat böyle bir ilişkide ciddi bir sorun vardır. Vatandaş, her zaman ve her şartta, hayatını idame ettirebilmek için sağlık hizmeti gibi temel hizmetlere erişmek zorunda olan bir sosyal faydalanıcıdır. Fakat, yeni tip sosyal koruyucu, yani kapitalist güç sahipleri olan büyük şirketler ve finansal çıkar grupları ise ancak vatandaştan yeterli talep olduğunda ve bedeli ödendiğinde sosyal koruyucu rolünü oynarlar. Aksi takdirde, vatandaşın ihtiyaç duyduğu temel hizmetleri sunmazlar. İşte korona salgını ülkeye ulaştıktan sonra İtalya’da olan tam da budur.

Esas itibariyle, İtalya’daki mevcut dramatik durum neo-liberal Avrupa entegrasyon model zincirinin ürettiği çıktıların yaratmış olduğu bir durumdur. Neo-liberal dogmatizmin ortaya çıkardığı bir gereklilik olarak görülen, Avrupa entegrasyon sürecinin uzun yılları boyunca sürdürülen aldatıcı özelleştirme uygulamaları vatandaş ile otorite arasındaki ilişkiyi, devletin yerine iktisadi çıkar gruplarını geçirerek yeniden yapılandırdı. Bu yer değiştirme iktisadi çıkar grupları ile vatandaş arasında, sosyal koruyucu-faydalanıcı bağıntısını bir kenara bırakarak parasal ekonomik ilişkiye dayalı yeni bir ilişki tipi ortaya çıkardı. Böylece, devlet otoritesi ‘özgür birey’ anlayışının yüceltilmesi ile birlikte tamamen zayıflatıldı ve bunun sonucundadır ki vatandaş ile devlet arasındaki güven ilişkisi yıkıldı. Böyle bir ilişki modelinin yarattığı nihai sonuç ise kriz durumlarında toplumu organize etmesi için elzem olan devlet otoritesinin yok oluşudur. Şu anda İtalyan vatandaşları, kendileri ile devletleri arasında yıkılmış olan bu güvenin ve ülkelerindeki bu krizi çözebilecek sosyal birimleri örgütlemesi gereken devlet otoritesinin yokluğunun acısını çekmektedirler.

Salvini’nin tvitine geri dönersek, aslında onun tviti, İtalyan vatandaşlarının ölümlerini engelleyebilecek yegane unsur olan devlet otoritesinin teminine yönelik vatandaş-devlet ilişkisinin yeniden yapılandırılması için bir yakarışı ifade etmektedir. Fakat, İtalya’nın bunun için başka bedeller ödemeye ve ulusal devletin yıkılışından sorumlu olan Avrupa entegrasyonunu sorgulanmaya hazır olması gerekecektir. Daha açıkça, İtalya ulusal devletini kurban ederek AB’de kalmak ve ulusal devletini yeniden yapılandırıp İtalyan vatandaşlarının geleceğini kurtarmak için AB’den çıkmak ikilemi ile karşı karşıyadır ve bu ikileme bir yanıt bulmak zorundadır. İlki, bu pandemi sürecinde İtalya’ya felaket getirdi. İkincisi ise, İtalyanların geleceğinin kurtarıcısı olacak gibi görünüyor. Bu durumda akla tek bir soru geliyor: Sırada ‘It-Exit’ mi var? Öyle görünüyor.

Previous Post

KORONAVİRÜS VE FİNANSAL KRİZ

Next Post

BATI DÜNYASINI SİLİP SÜPÜREN KORKU, KAOS VE BÖLÜNMÜŞLÜK

Related Posts

İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI: Kazananlar & Kaybedenler
ANALİZ

İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI: Kazananlar & Kaybedenler

1 Aralık 2020
BIDEN DÖNEMİNDE TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİ
ANALİZ

BIDEN DÖNEMİNDE TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİ

25 Kasım 2020
KIBRIS’TA İKİ DEVLETLİ MODELE GEÇİŞ Mİ?
ANALİZ

KIBRIS’TA İKİ DEVLETLİ MODELE GEÇİŞ Mİ?

20 Ekim 2020
Next Post
BATI DÜNYASINI SİLİP SÜPÜREN KORKU, KAOS VE BÖLÜNMÜŞLÜK

BATI DÜNYASINI SİLİP SÜPÜREN KORKU, KAOS VE BÖLÜNMÜŞLÜK

ÖNE ÇIKANLAR

ANASAYFA

ATA PLATFORM KURULUŞ TOPLANTISI

1 sene ago
ATA PLATFORM AKADEMİ

ATA PLATFORM AKADEMİ

4 ay ago
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAKLAŞAN SEÇİMLER

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAKLAŞAN SEÇİMLER

10 ay ago
BATI DÜNYASINI SİLİP SÜPÜREN KORKU, KAOS VE BÖLÜNMÜŞLÜK

BATI DÜNYASINI SİLİP SÜPÜREN KORKU, KAOS VE BÖLÜNMÜŞLÜK

8 ay ago

KATEGORİLERE GÖRE

  • ANALİZ
ATA Platform

27 Aralık 2019’da Ankara’da kurulan ATA PLATFORM, değişim sürecindeki dünya sisteminde Türkiye’nin konumunu ele alan siyaset üstü ve bağımsız bir tartışma platformudur.

Founded in Ankara on December 27, 2019, ATA Platform is a non-governmental and independent discussion platform, examining Turkey’s position in the world system which is in the process of change.

Son Yazılar

  • 2020 YILI DEĞERLENDİRMESİ
  • ATA PLATFORM – BAKÜ NETWORK TOPLANTISI
  • İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI: Kazananlar & Kaybedenler
  • BIDEN DÖNEMİNDE TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİ
  • 2020 ABD SEÇİMLERİ: KAÇINILMAZ KUTUPLAŞMA

Kategoriler

  • ANALİZ

Sayfalar

  • ANALİZLER
  • ANASAYFA
  • ATA HAKKINDA
  • ATA KURUL
  • ATA TOPLANTILAR
  • İLETİŞİM

© 2019 ATA Platform - Tüm Hakları Saklıdır. Yazı ve görseller izinsiz kullanılamaz. ataplatform.org 'da yayımlanan içeriklerin her türlü telif hakkı Eppen Dan. ve Tic. Ltd. Şti.'ye aittir.

  • ENG
No Result
View All Result
  • ANALİZLER
  • ATA HAKKINDA
  • ATA KURUL
  • ATA TOPLANTILAR
  • İLETİŞİM

© 2019 ATA Platform - Tüm Hakları Saklıdır. Yazı ve görseller izinsiz kullanılamaz. ataplatform.org 'da yayımlanan içeriklerin her türlü telif hakkı Eppen Dan. ve Tic. Ltd. Şti.'ye aittir.

Login to your account below

Forgotten Password?

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In